YazilimMaster.Tk Açılmıştır.

Nuh Aleyhisselam Uyeols10

TAŞINDIK ARTIK wWw.YazilimMaster.Tk 'da Hizmet Vermekteyiz..


Join the forum, it's quick and easy

YazilimMaster.Tk Açılmıştır.

Nuh Aleyhisselam Uyeols10

TAŞINDIK ARTIK wWw.YazilimMaster.Tk 'da Hizmet Vermekteyiz..

YazilimMaster.Tk Açılmıştır.

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

YazilimMaster.Tk


    Nuh Aleyhisselam

    4ChaosAnarchic
    4ChaosAnarchic
    AdmiN
    AdmiN


    Mesaj Sayısı : 1208
    Kayıt tarihi : 17/06/09
    Yaş : 34
    Yer : iN DerinLikLerinDe..!! ** HayBeaN FoRuM **

          
    Aktiflik:
    Nuh Aleyhisselam Imgleft100/100Nuh Aleyhisselam Emptybarbleue  (100/100)
    Seviye:
    Nuh Aleyhisselam Imgleft100/100Nuh Aleyhisselam Emptybarbleue  (100/100)

    Nuh Aleyhisselam Empty Nuh Aleyhisselam

    Mesaj tarafından 4ChaosAnarchic C.tesi Haz. 20, 2009 6:56 pm

    Nuh Aleyhisselam

    İdris
    aleyhisselamdan sonra gönderilen peygamberlerden. Allah korkusundan
    dâima ağladığı için adına, çok ağlayan, inleyen mânâsına gelen “Nuh”
    denilmiştir. İdris aleyhisselam insanlara peygamber olarak gönderilip
    onlara doğruyu gösterdikten sonra diri olarak göke kaldırıldı. Onun
    göke kaldırılmasından sonra insanlar doğru yoldan ayrıldılar. Onu çok
    sevenler ayrılık acısına dayanamadılar. Resmini yapıp seyrettiler. Daha
    sonra gelenler, bu resimleri tanrı sandılar ve çeşitli heykeller yapıp,
    tapmaya başladılar. Böylece insanlar arasında putperestlik meydana
    çıktı. İnsanlar putlara tapmaya başladıktan sonra, gün geçtikçe
    aralarında, zulüm, zorbalık, fitne, ahlâksızlık gibi kötülükler artıp
    yayıldı.

    Hazret-i Nuh, böyle bir cemiyet içinde çocukluğundan
    beri doğru yolda bulunan, Allahü teâlâya ibâdet eden sâlih bir kul idi.
    Sulama işleriyle, çiftçilikle, hayvan yetiştirmekle, marangozluk ve ev
    inşasında çalışıyordu. Doğru yoldan ayrılmış olan insanların
    kötülüklerinden de tamâmen uzak duruyordu. Elli yaşında iken, Allahü
    teâlâ, onu insanlara peygamber olarak gönderdi. Kendi zamânında yaşayan
    bütün insanlara Peygamber olarak gönderilen Nuh aleyhisselam, ömrünün
    sonuna kadar insanları Allahü teâlâya îmân etmeye, O’nun emirlerine
    uymaya, dâvet edeceğine söz (misak) verdi. Ona yeni bir din ve kitap
    verilmeyip, kendinden önceki peygamberlerin dinlerindeki hükümleri
    dokuz yüz elli sene insanlara bildirdi, onları hidâyete çağırdı.
    Peygamber olarak gönderildiği insanlar Kur’ân-ı kerîmde; puta tapan,
    günahkar, kötü ve kalpleri kararmış bir millet olarak vasfedilmektedir.
    Kur’ân-ı kerîmde meâlen; “Muhakkak ki biz, Nuh’u (aleyhisselam) kavmine resûl olarak gönderdik” (A’râf sûresi: 59) buyrulmaktadır.

    Nuh
    aleyhisselam kavmine kendilerine peygamber olarak gönderildiğini,
    putlara tapmaktan, haksızlıktan ve zulümden vazgeçip, Allahü teâlâya
    îmân edip, O’nun emirlerine uymalarını bildirdi. Fakat zulüm ve
    zorbalığa alışmış ve başkalarını tahakküm altına almak isteyen insanlar
    inanmadılar ve ona düşman oldular. Nuh aleyhisselam onlara nasihat
    ederek: “Ben size doğru yolu göstermek, zulmü kaldırıp, adâleti yaymak
    için Allah tarafından gönderildim. Herkesin putlara tapmaktan vaz geçip
    bir olan Allah’a ibâdet etmesini, kulluk yapmasını bildiriyorum” dedi.
    Kavmiyse bu davete inanmayarak emirlerine uymamakta ve sapıklıklarında
    ısrar ediyordu. Çok az kimse îmân etmişti. Fakat Nuh aleyhisselam
    tebliğ vazifesini yapıp, kavmini yılmadan, yorulmadan devamlı sûrette
    Allah’a îmân ve kulluk etmeye çağırıp, isyan ederlerse azâba
    yakalanacaklarını bildiriyordu. Kavmi ise bu dâvete uymadıkları gibi,
    Nuh aleyhisselamı kendilerine doğruyu, hakkı anlatırken dinlememek için
    parmakları ile kulaklarını tıkıyorlar, onu görmemek için elbiseleriyle
    başlarını kapatıyorlardı. Bir taraftan da ona inananlara zulüm ve
    işkence yapıyorlardı.

    Hazret-i Nuh’un dâveti, günden güne
    uzaktan yakından duyuluyor, her yerde ondan bahsediliyordu. O’na îmân
    etmeyenlerse bundan endişe duyuyor ve düşmanlıklarını safha safha
    artırıyorlardı. Nuh aleyhisselam gittikçe azan kavmine“Ben size zor ve
    güç bir teklif yapmıyorum. Puta tapmaktan vazgeçip Allahü teâlâya
    ibâdet ediniz. Sizlerin herbir grubu başka bir gruptan korkuyor zulüm
    görüyorsunuz ve zulmediyorsunuz. Allah’tan korkunuz zulmedenlerden ve
    mazlumlardan olmayınız.” diyordu.

    Yıllar sürüp gidiyor, Nuh
    aleyhisselam ise tebliğ vazifesini devamlı olarak yapıyordu. Çok az
    kimse îmân etmişti. Diğer insanlarsa iş sâhibi zorbalar, kötü işlerle
    uğraşan kimseler veya düşkünlük içinde hayat süren zelil, esir ve
    muhtaç kimselerdi. Her geçen gün daha bedbahtlaşan bu insanlar, bir
    türlü fitne, fesat ve sapıklıktan el çekmiyorlardı. Nuh aleyhisselam
    böylesine düşmüş olan insanlara acıyor şefkat ve sabırla onları
    kurtarmaya çalışıyordu. Onlar ise bunu idrak edemeyip karşı çıkıyorlar,
    hazret-i Nuh’u taşa tutuyorlar, onu şehirden kovuyorlar, evini harap
    ediyorlar, sapıklıkla itham ediyorlardı. Bir türlü kötülüklerini
    anlayıp, azgınlıktan vazgeçmiyorlardı. İsyanları sebebiyle Allahü teâlâ
    onlara gadap etti. Senelerce yağmur yağdırmadı. Malları, hayvanları
    helak oldu. Bağları bahçeleri kuruyup, servetleri kayboldu, nesilleri
    kesildi. Son derece muhtaç ve fakir hâle düştüler.

    Onların bu
    hâli karşısında Nuh aleyhisselam; “Ey kavmim başınıza gelen bunca
    belâlar günahlarınız sebebiyledir. Putlara tapıp, Allah’a ibâdet
    etmekten kaçındığınız için Allahü teâlâ size gadap etti. Bu sebeple
    yağmurlar kesildi. Büyük sıkıntılara düştünüz. Ama Rabbinizden
    günahlarınızın bağışlanmasını isteyin, sizi affedip üzerinize rahmet
    yağmuru göndersin. Size mallar ve evlatlar ihsan ederek imdat etsin.
    Nihâyet bir gün ölüp kabre gireceksiniz. Rabiniz sizi bir müddet
    kabirde beklettikten sonra diriltecek ve amellerinizin cezâsını ve
    mükâfâtını verecek...” diyerek daha birçok husûsu iyice anlatıp onlara
    ehemmiyetle nasihat etti. İsyandan vaz geçmezlerse daha ağır azaplara
    düşeceklerini bildirdi.

    Nuh aleyhisselam ve bildirdiklerine
    inanmayıp putlara tapmakta israr eden azgın millet “Ey Nuh gerçekten
    bizimle çok mücâdele ettin, bunda da çok ısrarlı davrandın. Bu işe
    başladığın gündenberi bizi devamlı olarak azapla korkutup durdun. Artık
    sözünde doğru isen şu azâbı getir de görelim. Artık ne olacaksa olsun.”
    diyerek onun nasihatlarını ve dâvetlerini hiç kabul etmedikleri,
    Kur’ân-ı kerîm’de Hûd sûresinde (ayet 32) bildirilmektedir.

    Nûh
    aleyhisselam kavminin bu tutumu karşısında aslâ yılmadan, tebliğ
    vazîfesine devâm ettiği hâlde, onların bir türlü îmâna gelmeyeceklerini
    iyice anladı. Bunun üzerine meâlen şöyle dua ettiği Kur’ân-ı kerîm’de
    bildirilmektedir:
    “Nuh (aleyhisselam) dedi ki: “Ey
    Rabbim! Yeryüzünde, hareket eden hiçbir kâfiri bırakma! Eğer sen onları
    bırakırsan, kullarını dalâlete, sapıklığa sürüklerler. Hem bundan sonra
    onların çoluk çocuğu olmaz. Olsa bile çocukları fâcir ve küfürde pek
    ileri kimseler olurlar. Ey Rabbim! Beni, anamı, babamı, mümin olarak
    evime girenleri, erkek, kadın bütün müminleri mağfiret eyle, bağışla,
    zâlimlerin
    (kâfirlerin) ise ancak helâk ve hüsrânlarını arttır.” (Nuh sûresi: 26-28) ve
    (Nuh aleyhisselam dua edip) dedi
    ki: Yâ Rabbi! Gerçekten kavmim beni tekzip etti. Beni yalanladı. Artık
    benimle onların arasındaki hükmü sen ver. Beni ve berâberimdeki
    müminleri kurtar.”
    (Şuara sûresi: 117-118)

    Nuh aleyhisselamın bu duası üzerine, Kur’ân-ı kerîmde Allahü teâlânın ona meâlen şöyle vahy ettiği bildirilmektedir:
    “Nuh’a
    vahy olundu ki; kavminden daha önce îmân etmiş olanların dışında hiç
    kimse îmân etmeyecek. O hâlde sen, kavmin seni yalanladıkları için ve
    sana ezâ verdikleri için mahzûn olma, kederlenme ki; onlardan intikam
    alma vakti gelmiştir. Nezâretimiz altında ve vahy ettiğimiz,
    bildirdiğimiz şekilde bir gemi yap! Zâlimler
    (kafirler) hakkında bana dua etme. Zîrâ onlar (suda) boğulacaklardır.” (Hûd sûresi: 36-37)

    Nuh
    aleyhisselam kendisine gönderilen vahiy üzerine hemen bir gemi yapmaya
    başladı. Geminin yapılmasında Cebrâil aleyhisselam, Allahü telânın emri
    üzerine yardımcı oluyor ve nasıl yapılacağını târif ediyordu. Nuh
    aleyhisselam ve îmân eden müminler de geminin yapılmasında çalıştılar.
    Geminin inşâsını gören putperestler; “Şimdi de marangozluğa mı
    başladın?” diyerek alay ediyorlardı. Hazret-i Nuh ise; “Benimle alay
    ediyorsunuz ama, rezil edici azâbın kime geleceğini ve kime sürekli
    azâbın ineceğini göreceksiniz.” diyordu.

    Nuh aleyhisselam,
    yüzyıllar boyu insanları Allahü teâlâya îmân etmeye çağırdığı hâlde
    insanların îmân etmemeleri sebebiyle helak olmalarının yaklaştığı
    sırada son olarak şöyle dedi. “Ey insanlar! Ben size doğru yolu
    göstermek için Allah tarafından görevlendirildim. Bir ömür boyu size
    nasihat ettim. Dinlemediniz, benimle alay ettiniz, sabır ve tahammül
    gösterdim. Bana, inananlara eziyet edip, incittiniz Allahü teâlâ yer
    yüzünü zulüm ve küfürden temizleyecek. Geliniz, dâvetimi kabul ediniz.
    Câhillik etmeyiniz. Allahü teâlâya itâat ediniz. Ben sizin hayır ve
    iyiliğinizi istiyorum. Siz bilmiyorsunuz ama,Allah’ın azâbı en kısa
    zamanda büyük bir tufan şeklinde gelecek. Bildirdiklerime inanmayan
    herkes helâk olacaktır. Şu yaptığım gemi, îmân edenlerin binip
    kurtuluşa ereceği gemidir. Allah’a îmân etmeyen âsiler suda
    boğulacaktır. Kurtulmayı isteyen îmân etsin ve benimle yolcu olsun. Bu
    benim, herkesin duyması gereken son sözümdür.”

    Nuh
    aleyhisselamın son olarak söylediği bu sözlerine de uymayan insanlar;
    “Ey Nuh, uzun yıllardan beri bu sözleri söylüyorsun. Şimdi de kuru bir
    çöl ortasında büyük bir gemi yaptın. Bizi tufanla korkutuyorsun biz
    sana da söylediklerine de inanmıyoruz.” dediler.

    Nihâyet bir
    müddet sonra geminin yapımı tamamlandı. Hazret-i Nuh’un yaptığı ve üç
    katlı olduğu rivâyet edilen bu geminin ateş yanarak kazanı kaynayıp
    hareket ettiği (Buharlı bir gemi olduğu) Kur’ân-ı kerîm’de açıkça
    bildirilmektedir. Hûd sûresi, 40. âyet-i kerîmesinde meâlen buyruldu
    ki:
    “Nihâyet helak etme emrimizin azâbımızın vakti geldiği, tennûrun (fırının) taşıp fışkırdığı (yâhut gemi kazanının kaynadığı) zaman
    biz Nuh’a şöyle emreyledik ki, kendisinden faydalanılan hayvanların her
    cinsinden erkek ve dişi birer çift hayvanı gemiye koy. Üzerlerine
    boğulma emri takdir edilenler hâriç âile halkınla bir de îmân edenleri
    gemiye yükle. Zâten Nuh’a îmân edenler pek az idi.”

    Gemiye
    binecekler hazır olunca hazret-i Nuh onlara, Allahü teâlânın ismiyle
    gemiye binmelerini söyledi. Bütün müminler, o azgın kâfirlerin gözleri
    önünde Hazret-i Nûh ile gemiye bindiler. Nitekim Kur’ân-ı kerîm’de
    meâlen buyruldu ki:
    “Nuh (aleyhisselam) gemiye
    bineceklere; “Allahü teâlânın ismiyle girin ki, geminin yürümesi ve
    durması Allahü teâlânın irâdesiyledir. Benim Rabbim, müminleri mağfiret
    edici ve merhametiyle tufân belâsından kurtarıcıdır.” dedi.”
    (Hûd sûresi: 41) YineKur’ân-ı kerîm’de meâlen buyruldu ki:
    “Ey Nuh sen ve berâberindekiler gemiye yerleşince; “Bizi zâlim (kâfir) milletten kurtaran Allah’a hamd olsun. Rabbim, beni hareketli bir yere indir sen, indirenlerin en hayırlısısın.” de.” (Mü’minûn sûresi: 28, 29)

    Nuh
    aleyhisselam her hayvandan birer çift alıp, îmân edenlerle birlikte
    gemiye yerleştikten sonra, gökten çok şiddetli bir yağmur yağmaya ve
    yerden de sular fışkırmaya başladı ve her şey suya gark oldu. Sular
    dağları aştı. Gemi, dağlar gibi dalgalar arasında kaldı. Nuh
    aleyhisselama inanmayan putperest kavim boğularak helak olup gitti. Bu
    tûfan hâdisesi Kur’ân-ı kerîm’de Kamer sûresi 11 ve 12. âyette
    bildirilmektedir.

    Tûfan başladığı sırada Nuh aleyhisselam îmân
    etmeyen oğlu Yâm’a (Kenan), îmân edip gemiye binmesini söyledi ise de
    oğlu; “Dağa çıkar sudan kurtulurum.” deyip binmedi. Bir dalga gelip onu
    da boğdu. Boğulanlar arasında hazret-i Nûh’un hanımı da vardı. O da
    îmân etmemişti. Tûfan altı ay devam etti. Altı ay sonra Allahü teâlânın
    meâlen; “Ey arz! Suyunu yut ve ey gök suyunu tut...” (Hûd sûresi 44) emriyle yağmur kesilip sular çekildi.

    Nuh
    aleyhisselamın gemisi Muharrem ayının onunda aşure günüIrak’ta Cûdi
    Dağı üzerine oturdu. Bundan sonra insanlar Nuh aleyhisselamın üç
    oğlundan türedi. Bu bakımdan Nuh aleyhisselama ikinci Âdem denildi. Nuh
    aleyhisselam bin yaşında vefat etti. Nuh aleyhisselamın Sâm adlı
    oğlundan Arap, Fars ve Rum kavmi, Hâm adlı oğlundan ise Hindistan,
    Habeş ve Afrika halkı, diğer oğlu Yâfes’ten de Asyalılar ve Türkler
    meydana geldi. Nihâyet insanlar zamanla çoğalıp, Asya’ya, Avrupa’ya,
    Okyanusya’ya ve Berring (Behreng) Boğazından Amerika’ya geçerek bütün
    yeryüzüne yayıldılar.

    Nuh aleyhisselam Kur’ân-ı kerîm’de şekür
    (çok şükreden kul) sıfatıyla anılmış olup, birçok âyet-i kerîmede ondan
    bahsedilmektedir. Ayrıca Kur’ân-ı kerim’deki sûrelerden biri de Nuh
    sûresi olup, bu sûrede Nuh aleyhisselamdan bahsedilmektedir. Ülü’lazm
    peygamberler arasında Neciyullah (Allahü teâlâya karşı devamlı olarak
    teveccühte ve münâcaatta bulunup, ilâhî feyzleri alan) denilen Nuh
    aleyhisselam hakkında Peygamber efendimiz hadis-i şeriflerde buyurdu
    ki:
    “Melek-ül mevt (Azrail aleyhisselam) Nuh’a (aleyhisselam) geldiğinde dedi ki: “Ey Nuh ey peygamberlerin en büyüğü (en yaşlısı) ey uzun ömürlü ve ey duası kabul olunan! Dünyâyı nasıl gördün?” Nuh (aleyhisselam) dedi ki: “Şöyle bir kimse gibi ki, kendisine iki kapısı olan bir ev yapılmış da birinden girmiş diğerinden çıkmıştır.”

    Mucizeleri:
    1.
    Nuh aleyhisselamın kavminden bir fırka gelip, oturdukları beldedeki
    büyük taşları toprak yapmasını istemişlerdi. Allahü teâlâ Cebrâil
    aleyhisselamı gönderip, “Resûlüme söyle, o taşlara eliyle işâret
    etsin.” buyurdu. Nuh aleyhisselam da buyrulduğu gibi yapıp eliyle
    işâret edince, o beldede bulunan bütün taşlar birden toprak oldular.
    Bunun üzerine on iki kişi îmân etti.

    2. Uzakta bulunan ve gözle görülemeyecek şeyleri görüp haber verirdi.

    3. Susuz yerlerden su çıkarırdı.

    4. İşâretiyle ağaçlar kökünden sökülüp başka yere geçerdi.

    5. Duâsıyla kuru ağaçlar hemen meyve verirdi.

    6. Duâsıyla bulutsuz olarak yağmur yağardı.

    7.
    Kum, toprak, kil gibi şeyler, onun duasıyla yiyecek maddeleri hâline
    gelirdi. Gemisi Cudi Dağının üzerine oturunca, insanlar açlıktan
    kurtulmak için yiyecek istediklerinde dua edince, bir miktar toprak ve
    kum yiyecek hâline geldi ve bunu yediler.

    8. Îmân ederek,
    gemisine girip tufandan kurtulan insanlar çok az olmasına rağmen, onun
    duasıyla çok kısa zamanda çoğalarak arttılar.

    9. Eliyle yere diktiği bir ağaç fidanı o anda çeşitli renklerde meyve verdi.

      Forum Saati Cuma Tem. 05, 2024 5:26 am